
Dürüstlük Yasası Nedir?
28 Ocak 2025
Esneklik Yasası Nedir?
28 Ocak 2025Hayatın karmaşık yollarında, hepimiz bazen doğruyu seçme çabası içinde oluruz. Ancak doğruyu seçmek tek başına yeterli midir? Ya bir başkasının tercihlerine karşı nasıl davrandığımız? İşte burada devreye giren yargısızlık yasası, sadece kendi seçimlerimize değil, başkalarının seçimlerine de nasıl yaklaştığımızı sorgular.
Yargısızlık yasası, bir bireyin kendisini başkalarının hayatlarında “hakem” konumuna yerleştirmemesini öğütler. Başkalarının doğru ya da yanlış tercihlerine karşı hüküm vermemeyi, onları kendi yolculuklarında özgür bırakmayı temel alır. Ancak bu yasa, pasif bir kabul anlamına gelmez. Aksine, hakikatin ışığında hem kendimizi hem de çevremizi doğru bir şekilde anlamamızı gerektirir.
Bir insan doğruyu seçmiş olabilir. Ahlaki, dini ya da toplumsal normlara uygun bir karar vermiştir. Ancak, bu seçim onu bir üstünlük alanına taşımaz. Çünkü başkasının doğruyu seçmemesi, bizim onu yargılamamızı haklı çıkarmaz. İslamî bakış açısıyla, birini yargılamak, o kişinin hatalarına odaklanarak kendi nefsimizi yüceltmeye çalışmak demektir. Bu ise iyiliğin ve güzelliğin bir parçası değildir. Allah, kullarını affedici ve anlayışlı olmaya teşvik ederken, başkalarını hor görmek ya da küçümsemekle ilgili net bir şekilde uyarır:
“Bir topluluk, diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidir.” (Hucurât 11)
Yargısızlık, başkalarının tercihlerine saygı duymayı içerir, ancak bu saygı, yanlışları onaylamak anlamına gelmez.
Bir kişi yanlış bir seçim yapmış olabilir. Bu seçim, kendi hayat yolculuğunda bir durak ya da bir sınavdır. Ancak bir başka insan, bu yanlış seçim karşısında sırf o kişi kırılmasın ya da rahatsız olmasın diye bu yanlışı normalleştirdiğinde, aslında daha büyük bir haksızlığa kapı aralamış olur. Hakikatin üstü örtülerek, yargısızlık adı altında yanlışın kabul edilmesi, ne bireye ne topluma fayda sağlar.
Yargısızlık yasası, doğruyu ifade ederken dengeli olmayı öğütler. Yanlışı güzelleştirerek ya da görmezden gelerek uygulanan bir yargısızlık anlayışı, bireylerin doğruyu görme ve öğrenme fırsatını ellerinden alır. Bu, Allah’ın verdiği hakikate açık olma yetisini de zayıflatır. Kur’an’da bu duruma şu şekilde işaret edilir:
“Hakkı batılla karıştırmayın, bile bile gerçeği gizlemeyin.” (Bakara 42)
Birine zarar vermemek adına onun hatalarını onaylamak, aslında onun hakikate ulaşmasını engelleyen bir perde olabilir. Hakiki yargısızlık, hem sevgi hem de hakikati cesaretle ifade etmek arasında ince bir dengedir.
Yargısızlık yasasını doğru anlamak ve uygulamak, derin bir bilgelik gerektirir. Bu yasa, iki uç noktadan kaçınmayı öğretir:
1.Başkalarını yargılama tuzağı: Kendimizi bir hakem yerine koyup başkalarının seçimlerine hükmetmek.
2.Hakikati yok sayma tuzağı: Doğru olmayanı sırf birilerini kırmamak adına kabul etmek.
Hakikatin sesi olmak, insanları yargılamadan, sevgiyle ve şefkatle doğruya yönlendirmekle mümkündür. Yanlışa karşı sessiz kalmak ya da onu onaylamak, bireyin hakikati bulma yolculuğunda bir engel olur. Ancak bu yolculukta, yargılamak yerine destek olmayı seçmek, insanın hem kendine hem de başkalarına olan görevini yerine getirmesidir.
Yargısızlık yasası, insanın sadece kendi yolunu değil, başkalarının yolculuklarını da sevgi ve anlayışla değerlendirmesini ister. Bu, ne başkalarını yargılamakla ne de hataları normalleştirmekle mümkündür. Hakiki yargısızlık, sevgiyi ve hakikati dengede tutarak, insanı insan yapan özü korumaktır.
Bu yüzden, ne başkasının yanlışını yargılayarak kendimizi üstün görmeli ne de bu yanlışı onaylayarak hakikati gölgelemeliyiz. Doğruyu ve yanlışı ayırt etmek bir erdemdir; ancak bu erdem, sevgiden ve merhametten uzak olmamalıdır. Çünkü gerçek iyilik, sadece kendi doğrularımıza değil, başkalarının hakikat yolculuğuna da katkıda bulunmakla mümkündür